İsmail Türüt

İsmail Türüt


Kendisi sahnelerde atı pistlerde



Karadeniz müziğinin başarılı ve sempatik temsilcisi İsmail Türüt, sanat hayatının yanı sıra atlara olan düşkünlüğü ile de tanınıyor.


Sahibi olduğu "Delfina" isimli atı 2 kez üst üste yarış kazanınca, daha iyi atlara sahip olmak için yurtdışına bile gitmeyi düşünüyor.

Kavacık'taki dekorasyon atölyesinde ziyaret ettiğimiz sempatik türkücü İsmail TÜRÜT hayvanları sevmeyenin, insanları da sevemeyeceğini ve onlara hoşgörü ile yaklaşamayacağını söylüyor. Oturduğu evin bahçesinde kangal köpeği besleyen Türüt'ün satın aldığı yarış atı da pistlerde rakip tanımıyor. Atçılığa başlamasında ailesinin de çok büyük desteğini aldığını söyleyen Türüt, at sevgisini yeni nesillere taşımak için herkesin mutlaka çocuklarını hipodromlara götürmesi gerektiğini söylüyor.

İBRAHİM TATLISES VE KARADENİZ SENFONİSİ
Evli ve 4 çocuk babası olan İsmail Türüt konserlerden vakit kaldığında mangal yapmayı, kitap okumayı ve çocuklarının derslerine yardımcı olmayı seviyor. Onu yakından tanıyan herkes sözleşmiş gibi aynı şeyi söylüyor: "Güzel yemek için Fizan'a gider."

Genç yaşına rağmen bugüne kadar 25 albüm çıkaran sanatçı 1979 yılında İstanbul'a gelmiş. İstanbul'a geldiğinde bir çok işte çalışan Türüt kendi deyimiyle hayatı öğreniyor. Türüt ilk albümü olan "Laz Uşağı'nı 1982 yılında çıkarıyor ve bu albümüyle yüz binlik satış rakamları yakalıyor. "Laz uşağı" adlı albümüyle bir anda herkesin sevgilisi haline gelen Türüt, Karadeniz'den sonra Türkiye'nin her yerinde Karadeniz türkülerinin tanınmasına öncü oluyor. 1988 yılı ise onun için hayatının dönüm noktası oluyor ve bir vesileyle İbrahim TATLISES ile tanışıyor. Tatlıses'in müzik firması İdobay'dan "Oflu ile Bayburtlu" albümü sayesinde bütün Türkiye'nin ve Avrupa'nın tanıdığı bir sanatçı haline geliyor. Ardından müzik programları, TV dizileri ve konserler.

İsmail TÜRÜT şimdiki hedefinin ise Karadeniz senfoni projesi yapmak olduğunu söylüyor ve bunun için sıkı bir çalışma içersindeyim diyor.

İLK AŞKIM "DELFİNA"
Son günlerde aldığı birinciliklerle adını pistlerde duyuran "Delfina" isimli atını çok sevdiğini söyleyen Türüt Delfina'yı arkadaşı Yılmaz Becikoğlu'nun hediye ettiğini söylüyor. Delfina'nın 2006 yılında da fırtına gibi eseceğini söyleyen Türüt, atçılığı hobi olarak yaptığının altını çizerek şöyle devam etti. "Çocukluğumda çok iyi ata binerdim ve bu nedenle atçılık o zamanlardan ruhuma işlemişti. Türüt, ata olan sevgisini ise şöyle anlatıyor: "Çocukluk yıllarımda çobanlık yapardım. Dolayısıyla küçüklüğüm hayvanlarla iç içe geçti. Atlara binmeyi çok seviyordum. Şimdi at besleme imkanımız yok. Ben de bu sevgimi Türkiye Jokey Kulübü'nün desteği ile at sahibi olarak gidermeye başladım. Bir at sahibiyim ve çok mutluyum." Atını aldığında isminin "Delfina" olduğunu kaydeden Türüt, bu ismi değiştirmenin doğru olmadığını kaydederek, "İlk ismi ben koymuş olsaydım mutlaka Karadeniz ile özdeş bir isim koyardım" dedi.

SANKİ GALATASARAY – FENERBAHÇE MAÇI
"Benim için "Delfina"yı koşarken seyretmek sanki Galatasaray – Fenerbahçe maçı izlemek gibi bir şey diyen Karadenizli Sanatçı hemşerilerine seslenerek, " Bu çok farklı ve keyifli bir duygu. Her sektörde olan Karadenizliler neden bu sektörde zayıflar. Karadenizli işadamlarının at sahipliğine gücü yeter elbet."diyor. Uzun zamandır aynı telefonu kullandığını belirten Türüt, telefon numarasının çok yaygın olduğunu belirterek, "Yarış başlamadan önce hiç tanımadığım insanlar beni arayıp tüyo istiyorlar, atın birinci gelip gelemeyeceğini soruyorlar. Yarış bu hiçbir zaman sonucu belli değildir diye cevap veriyorum" dedi.

Atı "Delfina"nın antrenörü Yasin Kılıç'a özverili çalışmalarından dolayı şükranlarını belirten sanatçı, TJK'nın da ahır konusunda kendisine çok duyarlı yaklaştığını, sanatçıların hipodromlara çekilmesinin doğru olacağını ve bu konuda her zaman görüş bildirdiğini kaydederek, 2 at daha almayı düşündüğünü ve bunun için İrlanda'ya gideceğini söyledi.

VELİEFENDİ'YE ÖVGÜ
Her fırsatta Veliefendi Hipodromu'na geldiğinin altını çizen sanatçı Türüt, "Veliefendi'ye geldiğim gün en mutlu günüm oluyor. Her türlü derdimi, sıkıntımı, çekimi, senedimi unutuyorum. Genelde ailece geliyoruz. Çocuklar buranın havasını ve yeşilliği çok seviyorlar. Özellikle önemli koşu günlerinde burada olmak büyük ayrıcalık. Yarışları izlerken futbol müsabakalarından 10 kat fazla keyif alıyorum. İnsanların hafta sonu ailesi ile gidebileceği havası güzel, tertemiz ve güvenli başka bir ortam var mı bilmiyorum. Ben Almanya'daki hipodromları da gezdim, oradaki atçılığı da inceledim ve gördüm ki Türkiye, atçılık konusunda Avrupa standartlarını geçmiş.


DUBAI'DE HALİS'İ İZLERKEN AĞLADIM
İnsan işin içine girince anlıyor. Dünya'ya kafa tutan atlarımız var. Bence bu işe emek verenlerin biraz daha teşvik edilmesi ve cesaretlendirilmesi lazım.

2005 Şubat ayı içersinde Dubai'de gerçekleştirilen "Cape Verdi" yarışlarında Selman Taşbek'in "Ribella" isimli İngiliz atıyla birinci olan Halis Karataş'ı izlerken çok duygulandığını söyleyen Türüt, "Koşuyu izlerken çok duygulandım ve birinci olunca sevinçten hüngür hüngür ağladım. Benim için ülkeyi temsil etmek hangi anlamda olursa olsun milli bir duygudur. Türk bayrağının orada göklere çekilmesi gibi güzel bir duygu var mıdır?"

AT YARIŞLARI YAYINI
TJK TV'nin yarışları naklen vermesinin yarışseverler için bir nimet olduğuna dikkat çeken İsmail Türüt, işinin olmadığı günler evinde büyük ekran televizyonun karşısına geçip yarış izlemenin çok büyük bir keyif olduğunu dile getirerek, yayında emeği geçenlere teşekkür etti.

Türüt son olarak kendisi gibi atçılığa meraklı yeni kimselerin bu sektöre girmesi için devletin atçıları destekleyerek, kesinti oranlarını düşürmesini istedi.

Türüt ayrıca TJK yönetiminin sanatçıların halkla bütünleşmesi için yaptığı etkinlikleri çok olumlu bulduğunu ve devamını dilediğini söyledi ve "Bu nedenle kendilerini kutluyorum" dedi.

Biz de bu röportaj için sevgili İsmail Türüt' e teşekkür ediyoruz.

Sevgili Türüt, senin ve atın Delfina'nın ayağı düz bassın.